KÜLTÜR VE TOPLUMSAL KURUMLAR
3 – Siyasal Yönetim Şekilleri
Siyasal yönetim; belirli bir toplum içinde, yönetenler ile yönetilenler arasındaki belli bir ilişki biçimidir. Bir siyasal yönetim; iktidarın niteliğini, örgütlenmesini, el değiştirmesini ve işleyişini yansıtan siyasal kurumlardan oluşur.
Siyasal yönetim şekillerini Baskıcı yönetimler ve Özgürlükçü yönetimler şeklinde ikiye ayırabiliriz;
a) Baskıcı Yönetim
Baskıcı yönetimlerde yetkiler bir kişinin veya grubun elinde toplanmıştır. Demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bu yönetimlerde zor ve şiddet yoluyla halk sindirilir, yönetim karşıdan yok edilmeye çalışılır.
Baskıcı yönetimler Devlet başkanlığı, Devlet yapısı ve Yönetim biçimi bakımından çeşitlilik gösterir.
Devlet başkanlığı yönünden baskıcı yönetimler; Monarşi ve Oligarşi (Teokrasi, Aristokrasi) biçiminde görülür.
* Monarşi; Egemenliğin tek kişinin elinde olmasıdır. Bu yönetim biçiminde ülke, bir ailenin bireylerine veraset yoluyla geçen krallıkla yönetilir.
* Oligarşi; Egemenliğin bir grubun veya zümrenin elinde olmasıdır. Ülkenin en zengin birkaç ailesinin çıkarları -nı korumaya yönelik oluşmuş bir yönetim şeklidir.
— Teokrasi; Egemenliğin din adamlarında olduğu oligarşi yönetimleridir. Bu yönetimde iktidarın Tanrı'dan kaynaklandığı kabul edilir. Yöneticiler de Tanrı'nın temsilcileri sayılır.
— Aristokrasi; Egemenliğin asillerin elinde olduğu oligarşi yönetimleridir. Bu yönetimde toplumda her şeyi “erdemli” olduğunu öne süren asiller, soylular sınıfı belirler.
Devletin yapısı bakımından baskıcı yönetimler; Faşizm, Nasyonal sosyalizm ve Komünizm biçiminde görülür.
* Faşizm; Komünizm karşıtı bir akım olarak doğmuştur. II. Dünya Savaşı öncesinde Benito Mussolini tarafından uygulanmaya başlanmıştır. Eski Roma imparatorluğunun emperyalist ruhunu yeniden canlandırmak, faşizmi başka ülkelere yaymak hedeflenmiştir. Ulusçuluk ve din değerleri çevresinde bir birlik oluşturulmaya çalışılmıştır. Faşist parti dışında başka hiçbir partiye yer verilmemiştir. Kişinin varlığı ancak devlet için ve devlet aracılığıyladır. Bireysel hak ve özgürlüklerin kaldırıldığı, sistem karşıtlarının yok edildiği baskı ve şiddet yönetimidir.
* Nasyonal sosyalizm; Faşizmin bir biçimidir. Nazizm olarak da adlandırılır. Adolf Hitler'in önderlik ettiği Nazizm, ulusçuluğu ırka dayandıran ve üstün ırk görüşünü savunan bir ideolojidir. Nasyonal sosyalizm, ulusçu ve sosyalist adı taşımasına karşın demokrasiye, sosyalizme ve komünizme karşıdır.
* Komünizm; Sosyalizmden sonra geçilecek olan sınıfsız, sömürüsüz, eşitlikçi bir toplumun düşünülmüş halidir. Kurucuları Marx ve Engels'tir. Marx ve Engels komünizmi toplumun varacağı son aşama olarak gördükleri için asıl olarak sosyalizmin ekonomik, siyasal, toplumsal sorunları ile ilgilenmişlerdir. Sosyalizm, komünizmin alt aşamasıdır. Sosyalizmde üretim araçlarının mülkiyeti, işçi devletinin elindedir ve merkezî planlı ekonomi vardır. Yönetim yerel meclisler aracılığı ile yapılır. Köy, kent, bölge, ülke, işçi, köylü meclisleri oluşturulmuştur.
Baskıcı Yönetimlerin Özellikleri;
* Baskıcı yönetimlerde devletin yönetimi tek bir kişinin veya grubun elindedir. Bu nedenle hukuk kurallarının egemenliği yoktur. Kişi özgürlüğüne önem verilmez. Eleştiri ve serbest tartışma ortamı yoktur. Tek kişinin ya da grubun isteklerine boyun eğme, sadakat ve bağlılık vardır.
* Baskıcı yönetimler, belirli bir ideolojiye dayanır. Sahip olunan ideoloji devletin resmî politikası haline getirilmiştir.
* İnsanların seçme ve seçilme hakları sınırlandırılmıştır. Çünkü genellikle tek parti seçime girdiği için yurttaşın tercih hakkı kaldırılmıştır. Demokrasinin vazgeçilmez koşulu olan muhalefet de yoktur. Düşünce, basın, din ve vicdan özgürlüğünden söz etmek olanaksızdır.
b) Özgürlükçü Yönetim
Kişisel ve toplumsal gelişmenin kaynağı özgürlüktür. İnsan hak ve özgürlüklerine saygı gösteren yönetim şekli demokrasidir. Demokrasi, iktidar olma yetkisinin halkın elinde bulunması ve halk tarafından hükümete verilmesi demektir.
Demokrasi, insanlığın onur ve çıkarına en uygun yönetim şeklidir. Ulusun genel iradesine göre kurulan ve işleyen, çağdaş toplumlarda uygulanan siyasal bir rejimdir.
Demokrasinin dayandığı bazı temel ilkeler vardır;
* Demokrasi, halkın egemenliği düşüncesine dayanır. Egemenliğin kaynağı ulusun iradesidir.
* Demokrasinin bir diğer ilkesi Eşitliktir. Eşitlik ilkesi, yasalar önünde tüm yurttaşların dil, din, ırk, renk, inanç, cinsiyet, düşünce, mezhep ve benzeri konularda ayrım gözetilmeden eşit olması demektir.
Bireyin kişiliğinin gelişmesini, yeteneklerinin ilerlemesini önleyecek bütün engellerin kaldırılması demokrasinin amacıdır. Bazı sınıf veya kişilere ayrıcalık tanımak, toplumdaki kişilerin bir kısmım doğal haklardan yoksun bırakmak demokrasinin eşitlik ilkesine aykırıdır.
Yasal buyruk, yasak ve cezaların bütün yurttaşlar için ayrım yapılmaksızın aynı olması, hukuksal eşitliği gösterir. Siyasal haklardan bütün yurttaşların eşit biçimde yararlanması da siyasal eşitliği ifade eder. Eşitlik ilkesi, ahlakî ve siyasal anlamda, çağdaş toplumlarda savunulan başlıca ilkelerden, ideallerden biridir. Birleşmiş Milletler Örgütü 10 Aralık 1948'de “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”ni kabul etmiştir. Bu beyannamenin “İnsanlar onur ve hakları bakımından hür ve eşit doğarlar ve öyle kalırlar (madde 1).”, “Herkesin nerede olursa olsun, yasa önünde kişi olarak tanınma hakkı vardır (madde 6).” gibi hükümleri çağdaş demokrasi anlayışını yönlendirmiştir.
Eşitlik ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında “Herkes; dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayrımı gözetilmeksizin yasa önünde eşittir (madde 10).” şeklinde ifade edilmektedir. Böylece; hiç kimseye, aileye veya sınıfa ayrıcalık tanınmayacağı belirtilmiştir.
* Özgürlük demokrasinin bir başka ilkesidir. Özgürlük, bir kimsenin sahip olduğu hakları, diğer insanların hak ve özgürlüklerine zarar vermeden kullanmasıdır.
Demokrasinin en önemli özelliği söz, yazı, düşünce, vicdan özgürlüğüdür. Demokratik toplumda insan kendini özgürce ifade edebilir. Diğer bireylerden farklı görüşlerini yaygınlaştırmak için mücadele edebilir. Bu nedenledir ki özgür ve demokratik toplumlarda yasama gücü halkın iradesiyle şekillenmektedir.
Demokraside Adalet, herkese hak ettiğini vermektir. Adalet, toplumsal barışın koşuludur. Uluslar adaletle ayakta durabilirler ve devlet adaletle süreklilik kazanır. Adaletin olduğu yerde herkes hakkına razı olacağından demokrasi yönetimi de sürer. Demokratik kuralların olmadığı yerde adaletten söz edilemez. Alman filozofu Kant, “Bir ülkede adalet güneşi batarsa insanlar için yaşamanın anlamı kalmaz.” der.
Demokrasinin özü özgürlüktür. Özgürlük olmadan eşitlik ve adaletten söz edilemez. İlk önce herkes kendini ifade etmek ve geliştirmek İçin özgür olacak; sonra yasalar önünde eşit haklara sahip olarak hak ettiklerini alacaktır.
Özgürlük, eşitlik ve adaletin kurumlaştığı toplum, demokratik toplumdur. Demokratik toplum, özgürlükçü yönetim biçiminin en gelişmiş halidir.
Demokrasilerde Kuvvetler ayrılığı ilkesi vardır. Bu kuvvetler; Yasama, Yürütme ve Yargıdır.
Yasama organı, halk tarafından seçilmiş temsilcilerden oluşur. Bu organ parlamentodur. Parlamento, toplumun gereksinim duyduğu yasaları çıkarır, güncelliğini yitiren yasaları yürürlükten kaldırır veya bu yasalarda gerekli değişiklikleri yapar.
Yürütme organı ise parlamentonun çıkardığı yasaları uygular. Yürütme, hükümet tarafından seçilen bakanlarca uygulanır. Bakanlıklar, devletin içte ve dışta güvenliğini sağlayarak toplumun düzen ve refahı için çalışırlar. Ülke ekonomisini yönlendirirler. Eğitim, sağlık, güvenlik gibi kurumları geliştirerek gereksinimleri karşılayacak verimlilikte çalışmalarını sağlarlar.
Yargı organı ise toplumda oluşan anlaşmazlıkları çözüme kavuşturur, suçluları cezalandırır. Anlaşmazlıklar bağımsız mahkemelerde çözümlenir. Mahkemeler adaleti sağlayan en önemli kurumlardır.
Bu üç kuvvet birbiriyle iç içe görünmesine karşın, birbirlerinden bağımsızdır. Demokratik ülkelerde kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsenmiştir. Bu üç kuvvetin ayrı ayrı örgütlenmesinin nedeni, toplum yararının düşünülmesindendir. Örneğin; Mahkemelerin bağımsız olması, onlara hiçbir gücün müdahale etmemesini sağlar. Böylelikle mahkemeler, yasalar ve kamu yararı doğrultusunda karar vermiş olurlar. |