LİSE SOSYOLOJİ 1

SOSYOLOJİYE GİRİŞ

 

                              

A.  SOSYOLOJİNİN ALANI

1 – Sosyolojinin Konusu ve Tanımı 

Sosyoloji, Latince “birliktelik, birlikte oluş” anlamına gelen socius ile Yunanca “bilgi” anlamına gelen logos sözcüklerinden oluşur.

Sosyoloji terimi ilk kez 1839’da Fransız filozofu Auguste COMTE’un “Pozitif Felsefe Dersleri” adlı altı ciltlik yapıtında kullanılmıştır. COMTE sosyolojiyi  toplumsal gerçekliği inceleyen bilim dalı” olarak tanımlar.

Genel anlamda sosyoloji; toplumsal grupların içyapıları, örgütlenmeleri, örgütlenme biçimleri ve süreçleri ile bu gruplar arasındaki ilişkilerle ilgilenir. Bu bağlamda sosyolojinin konusu toplumdur. Sosyoloji toplumu oluşturan gruplar hakkında bilgi edinmek için bilimsel yöntem ve teknikler uygular.

Sosyoloji, toplumun nasıl olması gerektiğini değil, nasıl olduğunu araştırır. Bunun için araştırma ve incelemelerini bilimsel ölçülere uygun olarak yapar. Sosyal olayları olduğu gibi, yani nesnel olarak ele alır. Olayları sübjektif (öznel) değerlere dayandırmayıp iyi - kötü yorumu yapmadan ortaya koyar. Toplumda var olan töreler, gelenekler, görenekler, inançlar gibi toplumsal olguları yansız bir gözle inceler.

Sosyolojinin temel özellikleri şu şekilde sıralanabilir;

* Sosyoloji, toplumu bilimsel olarak inceler.

* Sosyoloji, değer yargılarına dayanmadan bilgiler ortaya koyar.

* Sosyoloji, toplumu düzeltmek ve ona bir yön vermek amacını gütmez. Toplumda olması gerekeni değil, olanı inceler.

* Sosyoloji, sosyal olaylara bütüncül açıdan bakar. Sosyal olayların ortak özelliklerini ve ilkelerini araştırır, bunları belirlemeye çalışır.

* Sosyoloji bu özelliklerinden dolayı normatif ( kural koyucu ) bir bilgi dalı değil, pozitif bir bilim dalıdır.

Sosyoloji; toplum yapısını bilimsel yöntem ve araştırma tekniklerini kullanarak inceleyen, toplumsal yapıda oluşan olayları açıklayan, toplumsal yapıdaki gelişimi ve değişimi ele alan, kuramlar geliştiren ve sonuçlara ulaşan sosyal bir bilimdir.

Sosyolojinin asıl konusu, sosyal olaylar ve sosyal olgulardır;

Sosyal Olay

Toplumsal yaşayış içinde tek tek meydana gelen ve sürekli olarak tekrarlanan değişmelerdir. Tüm topluma aittir ve kültür yoluyla kuşaktan kuşağa geçer. Bireyin dışında olup kendini bireye zorla kabul ettirir. Sosyal olayın oluşumunda toplumun zorlayıcı etkisinin yanı sıra bireyin isteği de söz konusudur. Başlayış ve bitiş süreleri ile yeri az çok bellidir. Bir kerede olup biten sosyal oluşumlar olup somut ve özeldirler.  

Ali ile Ayşe’nin evlenmesi, Marmara depremi sonrasında oluşan göç hareketi, kurtuluş savaşı, tarikat üyelerinin toplu biçimde intihar etmeleri… v.b.birer sosyal olaydır.

Sosyal Olgu

Toplumsal yaşayış esnasında meydana gelen aynı türden birçok değişmelerdir. İnsanlar üzerinde maddi ve manevi baskı oluştururlar. Başlayış ve bitiş sürelerini kestirmek güçtür. Sosyal olgu soyuttur ve bir olaylar sistemidir.

Göç, kentleşme, sanayileşme, evlilik, boşanma, savaş, intihar… v.b. birer sosyal olgudur.

2 – Toplumun Tanımı ve Toplum Sınıflandırmaları

Toplum; kendi varlığını korumak ve sürdürmek amacı ile temel çıkarlarını gerçekleştirmek için iş birliği yapan insanlardan oluşan, göreceli bir sürekliliği olan, belli bir coğrafya üzerinde yaşayan, ortak bir kültürü olan kurumsallaşmış karmaşık ilişkiler bütünüdür.

Toplum belirli bir bölgede yaşayan insanlardan oluşur. Bu insanların paylaştıkları ortak bir yaşayış tarzı vardır. Belirli bir toplumun töreleri, adetleri, ahlaki ve dinsel değerleri ortaktır. Bu değerler kuşaktan kuşağa aktarılır. Bu bakımdan toplum birçok sosyal grup, sosyal kurum ve değerleri içine alan geniş ve sürekli bir insan topluluğundan oluşur.

Toplum, toplumu oluşturan bireylerin ömürleriyle sınırlandırılamaz. Bireyler gelip geçicidir, toplumlar süreklidir. Türk toplumu, Alman toplumu, Çin toplumu… v.b. geçmişten günümüze kadar varlıklarını sürdürmüşlerdir.

Toplumlar farklı ölçütlere göre, değişik biçimlerde sınıflandırılmışlardır.

a) Tarihsel Gelişim Süreci Açısından Toplumların Sınıflandırılması

            Toplumlar, eski çağlardan günümüze gelinceye kadar yapısal değişimlere uğramış, geçirdikleri değişimlere göre çeşitli şekillerde sınıflandırılmışlardır. Fransız sosyoloğu Emile DURKHEİM’ın yaptığı toplum sınıflandırması şu şekildedir;

I. İlkel Toplum

İlkel toplumlar Klan ve Boy’lardan meydana gelir. 

Klan, henüz yerleşik yaşama geçmemiş, geçimlerini toplayıcılık ve avcılıkla sağlayan toplumlardır. İş bölümü, cinsiyet temeline dayanır. Erkekler avcılık yaparken kadınlar bitki kökü ve sebze toplar. Klan üyeleri arasında eşitlik vardır. Yöneten–yönetilen ayrımı yoktur. Birlikte avlanan av, toplanan bitkiler ortak tüketilir. Klanda görülen dine Totemizm denir. Totem, klan üyelerinin kutsal saydığı, canlı ya da cansız nesnelerdir. Aynı klanın üyeleri, ortak totemden geldiklerine inandıkları için kendilerini akraba olarak görürler. Bu nedenle klan içinden evlenmek yasaktır.    

Boy ( fratri ), iki ya da daha fazla klanın bir arada yaşamasından doğan birliktir. Boylarda da din totemizmdir.

II. Aşiret(Öz)

Tarımsal üretimin başlaması, hayvanların evcilleştirilmesi insanların yerleşik yaşama geçmesine neden olmuş bu durumda aşiretleri ortaya çıkarmıştır. İş bölümü, tarım toplulukları ve çoban toplulukları biçiminde gerçekleşmiştir. Tarımsal üretime geçildiği için üretim fazlası oluşmuştur. Önceleri hiçbir güce ve ayrıcalığa sahip olmayan şefler ve büyücüler, ürün fazlasına el koymaya başlamışlardır. Böylece özel mülkiyet ve özel mülkiyetin korunması için ortak ürün fazlasına el koyanların oluşturduğu bir iktidar ilişkisi ortaya çıkmıştır. Aşiretlerde önceleri anaerkil aile tipi görülürken, daha sonraları ataerkil aile tipi görülmeye başlanmıştır. Miras ise babadan oğula geçmeye başlamıştır. Akrabalık kan bağına dayanmaktadır. Aşiretlerde görülen dine Fetişizm denir. Fetiş, aşiret üyelerinin taptıkları putlardır. Ürün fazlasının paylaşımı aşiretler arasında savaşlara yol açmış, bunun sonucunda yenik düşenler köleleştirilmişlerdir. Kölelik ilk kez aşiretlerde ortaya çıkmıştır.

III. Site(Kent)

Aşiretlerde ortaya çıkan üretim fazlasının değiş tokuşu pazar yerlerinin oluşumunu getirmiştir. Bu pazar yerleri tapınaklarda ve tapınakların çevrelerinde kuruluyordu. İlk kentlerde bu pazar yerlerinin ve tapınakların bulunduğu çevrelerde kurulmuştur.

Toplum, efendiler ve kölelerden oluşmaktadır. Üretim köle emeğine dayanmaktadır. Kölelerin hiçbir hakkı yoktur. Çocukları da köledir. Alınıp satılabilirler hatta rahatlıkla öldürülürlerdi. Kentlerde, ticaretin ortaya çıkmasıyla birlikte tüccar adı verilen bir tabaka oluşmuştur. Ticaret ve zanaatlar başta olmak üzere çeşitli meslek grupları oluşmuş ve ilk defa para kullanılmaya başlanmıştır.

Ataerkil ailenin özellikleri iyice yerleşmiş, baba tek egemen olmuştur.

Kentlerde yönetime katılma hakkı sadece özgür insanlara ve erkeklere aittir. İlk dönemlerde monarşi (tek kişinin egemenliği), daha sonraları oligarşi (bir grubun ya da zümrenin egemenliği), son zamanlarda da ilk demokratik yönetimler ortaya çıkmıştır. Kentler, ilk yazılı kuralların, mahkemelerin ortaya çıktığı yerlerdir.                       

Kentler, farklı aşiretlerin birleşmesi ile oluştuğu için her aşiret kendi tanrısına inanmaya devam etmiş daha sonra bunlarda tüm kentin ortak tanrısı haline gelmiştir. Böylece Politeizm (Çok tanrıcılık) ortaya çıkmıştır.

IV. İmparatorluk ve Feodalite

İmparatorluk farklı toplumsal yapıya sahip olan toplulukların merkezi bir otoritenin egemenliği altına alınmasından doğan toplum tipidir. Devlet yönetimi, tek kişinin egemenliğine dayalı monarşik ve dine dayalı teokratik bir yapıya sahiptir. İmparatorlukta din Monoteizm (tek tanrıcılık)’dır dır. Dine dayalı hukuk anlayışı vardır.

İmparatorlukta ekonomik yaşam tarıma dayanır. Üretim, geçimi sağlamak için yapılır. Küçük zanaatlar ve değiş–tokuş ticareti gelişmiştir. Ayrıca Loncalar (aynı işi yapan zanaatçıların mesleki etkinliklerini korumak ve gelişmelerini sağlamak amacıyla kurulan örgüt)  kurulmuştur.

İmparatorlukta ataerkil aile yapısı zayıflamış, babanın elindeki yetkilerin büyük kısmı devletin eline geçmiştir. Kadın ve erkeğin statülerinde olumlu yönde değişiklikler olmuş, tek eşli evlilik tipi görülmeye başlanmıştır.      

İmparatorlukların zayıflamasıyla Feodal toplumlar ortaya çıkmıştır. Toprak sahipleri (senyör) ile bu topraklarda yaşayan köylülerin (Serfler) arasındaki ilişkiler üzerine kurulmuştur. Serfler, senyöre bağlı kölelerdir. Serflerin mülkiyeti senyöre aittir. Toprakla birlikte alınıp satılabilirler. En büyük senyör kraldır. Diğer senyörler ona bağlıdır. Feodalite 18. yüzyıla kadar sürmüş, bu süreç içerisinde yeni bir sınıf, burjuvazi (kent soyluları) ortaya çıkmıştır. Burjuva sınıfı, ekonomik açıdan güçlü ama yönetim erkinden yoksun bir sınıftır. 1789 yılındaki Fransız Devrimi ile feodalite yıkılmış, yerine yeni bir toplumsal sistem kurulmuştur.

V. Millet (Ulus)

Üretimin geçim için değil, pazar için yapıldığı, ticaretin ve sanayinin geliştiği toplumlardır.         

Millet, çoğunlukla aynı topraklar üzerinde yaşayan aralarında dil, tarih, duygu, ülkü, gelenek ve görenek birliği olan insan topluluğudur. Toplumsal düzen hukuk kurallarıyla sağlanır. Özel mülkiyet gelişmiş, tek eşle evlilik yaygınlaşmıştır. Çekirdek aile yapısı hâkimdir.

b) Toplumların Gelişmişlik Düzeyine Göre Sınıflandırılması

I. İlkel Toplumlar

Yazı dili olmayan toplumlardır. Ekonomik yaşam avcılık ve toplayıcılığa dayanır.

II. Az Gelişmiş Toplumlar

Henüz sanayileşmemiş, yaşam ve eğitim düzeyi düşük, doğa kaynaklarından yeterince yararlanamayan toplumlardır.  

III. Gelişmiş Toplumlar

İleri ve güçlü bir ekonomisi olan; bilim, teknoloji ve diğer alanlarda ilerlemiş olan toplumlardır.

c) Temel Etkinlikler Açısından Toplumların Sınıflandırılması

I. Tarım Toplumları

Temel üretim etkinliğinin tarıma dayandığı toplumlardır. Birincil ilişkiler hâkim, toplumsal dayanışma fazladır.

II. Sanayi Toplumları

Bu toplumlarda ham maddeler işlenerek ürün durumuna getirilir. Petrol, kömür, doğal gaz, nükleer enerji temel enerji kaynaklarıdır. Nüfus artmış, resmi ilişkiler gelişmiştir. İş gücünün büyük bir bölümü üretim ve hizmet sektöründe yer alır. İnsanların eğitim düzeyleri yüksektir.

d) Toplumların Yalın ve Karmaşık Olmalarına Göre Sınıflandırılması

I. Yalın Toplumlar

Nüfus yoğunluğu az, kültürel değişimin yavaş olduğu toplumlardır. İnsanlar dinsel, ahlaki değerlerine bağlıdırlar. Akrabalık ilişkisi kuvvetlidir. Genellikle tarım ve hayvancılıkla geçinirler. Kapalı toplum olarak da bilinirler.

II. Karmaşık Toplumlar

Nüfusu fazla, kültürel değişime açık olan toplumlardır. Sanayi gelişmiş, geleneksel kültürel değerlerden yer yer uzaklaşılmıştır. Aile, akrabalık ve komşuluk ilişkisi zayıflamıştır.

 

B.  SOSYOLOJİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ

Bilim dallarından herhangi biri tek başına insan ya da toplum gerçeğini tümüyle açıklayamaz. Bu nedenle bilimler arasında bir ilişki olmalıdır. Sosyoloji; toplumsal yapı, toplumsal grup ve kurumların yanında bireyler arası ilişkileri de değişik düzeylerde inceler. Bu da diğer bilimler ile iş birliği yapmasını zorunlu kılar. Diğer bilimler de kendi konularını incelerken sosyolojinin elde ettiği verileri dikkate almak zorundadır.

Bu bağlamda sosyolojinin çeşitli bilim dalları ile arasındaki ilişkiyi şu şekilde özetleyebiliriz.

1 – Sosyoloji–Tarih

Tarihin incelediği her olay toplum halinde yaşayan insanlar tarafından meydana getirilir. Bu yönüyle tarih sosyolojiden faydalanır.

Sosyoloji toplumda meydana gelen değişmeleri neden–sonuç ilişkisinde incelediği ve bugün meydana gelen olayların nedenlerini geçmişte araması gerektiği için tarihten yararlanır.

Aralarındaki en önemli farklılık ise, tarih tek tek olaylarla ilgilenirken, sosyolojinin benzer nitelikli olayların ortak yönlerinden hareketle genellemelere ulaşmasıdır. Tarih sosyal olaylarla, sosyoloji ise sosyal olgularla ilgilenir.

2 – Sosyoloji–Psikoloji

Psikoloji, ruhsal mekanizmasının, fizyolojisinin, kişisel deneyimlerinin belirlediği davranışları inceler. Sosyoloji ise davranışları, belli bir toplumsal örgütlenme içinde ve kültür kalıplarında ele alır. Kişiyi anlamadan toplumu, toplumu anlamadan kişiyi anlamak mümkün değildir. Grup içerisindeki insan davranışlarını konu edinen yeni bir bilim dalı ortaya çıkmıştır; Sosyal psikoloji.

3 – Sosyoloji–Antropoloji

İnsanları ırk yapılarıyla ele alan fiziksel antropoloji ile insanları kültürleriyle ele alan sosyal antropoloji, toplumsal hayata yön veren dinamikleri ortaya koymaktadır. Sosyoloji de bu çalışmalardan yararlanmaktadır.

4 – Sosyoloji–Hukuk

Hukuk, insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen, kuralları inceleyen normatif bir disiplindir. Hukuk kuralları insanlar arasındaki sosyal ilişkileri belirleyici olduğundan, toplumun yapısının da şekillenmesinde etkili olmaktadır. Bu yönüyle toplumu inceleme konusu yapan sosyoloji ile ilişkilidir.

Bir hukuk kuralının toplumda benimsenmesi için, toplumsal değerlerle ve kurumlarla uyum göstermesi gerekir. Bu nedenle hukukçular bir kanun tasarısı hazırlamadan önce sosyolojinin toplumla ilgili verilerini dikkate almak zorundadırlar.

5 – Sosyoloji–Ekonomi

Ekonomi, mal ve hizmetlerin üretim, bölüşüm, değişim, tüketim faaliyetlerini ele alır. Bu etkinlikler, insanların ortak ve temel gereksinimlerini karşılamaya yöneliktir. Ekonomik olan hiçbir şey sosyal olandan ayrılamaz. Ekonomik etkinliklerin hepsi toplumdaki mevcut kültürel yapıya göre şekillenmektedir. Üretim etkinlikleri sırasında işçi– işveren, üretici–tüketici ilişkileri gibi bir çok ilişkide kurulmaktadır ki bunlarda aynı zamanda sosyolojinin de konusunudur.

6 – Sosyoloji–Siyaset bilimi

Siyaset bilim toplum yönetimini, devletin oluşumunu, örgütlenişini ve işleyişini ele alır. Toplumu her yönüyle inceleyen sosyolojiyle ilgilidir. Bir toplumda sosyal adaleti gerçekleştirme amacına ulaşabilmek için toplumun yapısını, inançlarını, kültürünü… v.b. bilmek gerekir.

Sosyoloji, toplumun bütün unsurlarını etkileyen, belirleyici unsur olan devlet şekillerini incelemek zorundadır. Bu yüzden siyasal bilimin verilerinden faydalanır. Ancak sosyoloji toplum ve devlet şekillerini olduğu gibi inceler, siyaset bilimi ise olması gereken devlet şekilleri üzerinde durur.

7 – Sosyoloji–Coğrafya

Yeraltı ve yer üstü kaynakları, iklim, nüfus, yerleşme… v.b. olaylar coğrafyanın inceleme konularındandır. Ele alınan bu konular toplumu doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendirir. Bu açıdan sosyoloji coğrafya ile ilişkili olmak zorundadır. Sosyal olayları, ilişkileri, kurumları coğrafya olmadan açıklayamayız.

 
HOŞGELDİNİZ
 
SON DAKİKA HABER
 

Türk ve Dünya Tarihinde Yaşanan Olaylar
TT FATURA SORGULA
 

TÜRK TELEKOM FATURA SORGULAMA
HizmetNo:
Ör: Telefon hizmeti için: 3121234567
Aşağıdaki resimde görülen güvenlik kodunu giriniz:
Soru ve Sorunlarınız için 444 1 444'ü arayınız.

HAVA DURUMU
 
TV'de Bugün
sitene ekle www.seninininternetin.tr.gg
Günlük Burç
 
Bugün 19514 ziyaretçi (33973 klik) kişi burdaydı!


webmp3indir
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol